21. yüzyılın en belirleyici gündemlerinden biri enerji üretim ve tüketim sistemlerinde yaşanan dönüşümdür. Artan nüfus, kentleşme, dijitalleşme ve iklim değişikliği baskısı, fosil yakıtlara dayalı enerji modellerini sürdürülemez hale getirmiştir. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, küresel enerji talebinin %70’inden fazlası hâlâ fosil kaynaklardan karşılanmakta; buna karşın karbon nötr hedeflerine ulaşmak için yenilenebilir enerji yatırımlarının 2030’a kadar üç katına çıkması gerekmektedir. Bu dönüşümün merkezinde yalnızca enerji arz güvenliği değil, aynı zamanda yerli üretim, teknoloji geliştirme ve sanayi politikaları da yer almaktadır. Enerji artık sadece bir kaynak değil, aynı zamanda ekonomik rekabet, ulusal güvenlik ve sürdürülebilir kalkınmanın temel bileşenidir.
Bu bağlamda Türkiye, 2017 yılından itibaren Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) modeliyle enerji politikalarında stratejik bir yön değişikliğine gitmiştir. YEKA modeli, Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelini ulusal sanayi kapasitesiyle bütünleştirerek “yerli ve millî enerji” vizyonunu somutlaştıran en kapsamlı araçlardan biri haline gelmiştir. Türkiye, enerji arzının yaklaşık %70’ini ithal kaynaklardan karşılayan bir ülke konumundadır. Bu durum, cari açık, dışa bağımlılık ve fiyat dalgalanmalarına duyarlılığı artırmıştır. 2017 yılında ilan edilen Milli Enerji ve Maden Politikası, bu bağımlılığı azaltmak, yerli kaynakları etkin kullanmak ve teknolojik bağımsızlığı güçlendirmek amacıyla üç temel eksen üzerine kurulmuştur: arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa yapısı.
YEKA modeli, bu politikanın en yenilikçi unsuru olarak 2016’da çıkarılan 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve ilgili yönetmeliklerle tanımlanmıştır. Modelin özünü, büyük ölçekli yenilenebilir enerji yatırım alanlarının belirlenmesi, bu alanlarda yatırım yapacak özel sektör firmalarının yarışma yoluyla seçilmesi ve yatırımın yerli üretim ve teknoloji transferi şartına bağlanması oluşturmaktadır. YEKA ihalelerinde yatırımcının belirli oranda yerli ekipman (örneğin güneş paneli, rüzgar türbini) kullanması, Türkiye’de Ar-Ge merkezi kurması veya yerli ortaklarla teknoloji geliştirmesi, uzun vadeli alım garantisine dayalı yatırım planı sunması ve bölgesel kalkınmayı destekleyecek üretim ile istihdam hedeflerini içermesi gibi şartlar getirilmiştir. Bu yönüyle YEKA, klasik lisans ihalelerinden farklı olarak sadece enerji üretimini değil, yerli teknoloji ekosistemi oluşturmayı hedeflemiştir.
Türkiye’nin ilk YEKA ihalesi 2017’de gerçekleştirilmiş, Karapınar YEKA GES-1 projesiyle güneş enerjisinde yeni bir dönem başlamıştır. İhaleyi kazanan konsorsiyum (Kalyon-Hanwha), 1.000 MW kurulu güç ve yıllık 1,7 milyar kWh üretim kapasitesiyle dünyanın en büyük entegre güneş enerjisi yatırımlarından birini hayata geçirmiştir. Benzer biçimde YEKA RES-1 ihalesinde Siemens Gamesa–Türkerler–Kalyon ortaklığı 1.000 MW rüzgâr enerjisi kapasitesi kazanmış ve Türkiye’nin ilk yerli rüzgâr türbini üretim tesisleri İzmir’de kurulmuştur. Bu süreçte teknoloji transferi, sanayi yerelleşmesi ve tedarik zinciri gelişimi açısından önemli kazanımlar elde edilmiştir.
YEKA modeli sayesinde yerli güneş paneli üretim kapasitesi 2024 itibarıyla 10 GW’a ulaşmış, rüzgâr türbini kule, kanat ve jeneratör üretiminde 60’tan fazla yerli firma aktif rol almıştır. YEKA yatırımlarıyla doğrudan ve dolaylı olarak 25.000’in üzerinde istihdam yaratılmıştır. Ayrıca YEKA ihalelerinde zorunlu tutulan Ar-Ge merkezleri, üniversite–sanayi iş birliğini güçlendirmiştir. Örneğin Ankara’da kurulan YEKA GES Ar-Ge merkezi, panel verimliliğini %23’e çıkaran yerli hücre teknolojisi geliştirmiştir. Bu uygulama, sadece üretimi değil, bilgi ekonomisine geçişi desteklemiştir.
YEKA modeli enerji yatırımlarını ulusal sanayi politikasıyla uyumlu hale getirmiştir. Enerji üretiminde yerlilik oranı 2016’da %32 iken, 2024 itibarıyla %55 seviyesine yükselmiştir. Bu artış, sadece yenilenebilir enerji üretimini değil, makine imalatı, elektronik, yazılım ve mühendislik gibi destekleyici sektörleri de büyütmüştür. Yerli ekipman üretimi ithalat faturasını azaltırken, Türkiye’nin ihracat portföyünde de yeni bir kalem oluşturmuştur. 2023 yılı itibarıyla Türkiye, Orta Doğu ve Afrika pazarlarına güneş paneli ve türbin ekipmanı ihraç etmeye başlamıştır.
İstihdam açısından YEKA projeleri, özellikle genç mühendis ve teknisyenler için yeni iş alanları yaratmıştır. 2017–2025 arasında YEKA kapsamında 15.000 doğrudan, 40.000 dolaylı istihdam sağlanmıştır. Bu çerçevede YEKA modelinin yalnızca enerji politikası değil, bölgesel kalkınma ve sanayi stratejisi aracı haline geldiği görülmektedir.
YEKA benzeri büyük ölçekli yenilenebilir enerji programları, küresel ölçekte de birçok ülkede uygulanmaktadır. Avrupa Birliği, 2021 sonrası dönemde REPowerEU stratejisiyle yenilenebilir yatırımlara hız vermiş; açık deniz rüzgarı ve hidrojen üretimi için bölgesel “Renewable Energy Zones” yaklaşımını geliştirmiştir. Hindistan, “Solar Parks Scheme” modeliyle 50 GW’ı aşkın güneş enerjisi alanını kamu–özel ortaklığıyla geliştirmekte ve yerli panel üretim kapasitesini artırmaktadır. Brezilya ise “PROINFA” programı kapsamında rüzgar ve biyokütle projelerini yerli sanayi desteğiyle büyütmüş, 2030’a kadar elektrik üretiminin %60’ını yenilenebilirden karşılama hedefi koymuştur. Türkiye’nin YEKA modeli, bu örneklerle karşılaştırıldığında, yerli ekipman zorunluluğu ve Ar-Ge şartı bakımından benzersizdir. Avrupa ülkeleri genellikle karbon nötr hedeflerine odaklanırken, Türkiye modeli sanayi kalkınması ve teknoloji transferini önceliklendirmektedir. Bu durum, YEKA’yı sadece bir enerji politikası değil, aynı zamanda bir sanayi dönüşüm aracı haline getirmektedir.
YEKA modeli, bugüne kadar 10 GW’tan fazla kapasitenin planlandığı, 6 GW’tan fazlasının devreye alındığı bir sistem yaratmıştır. Ancak modelin sürdürülebilirliği için bazı stratejik iyileştirmeler gerekmektedir. Uzun ihale süreçlerinin sadeleştirilmesi ve küçük–orta ölçekli yatırımcıların erişimine açılması, depolama entegrasyonunun YEKA ihalelerine dahil edilmesi, hidrojen ve yeşil amonyak gibi yeni teknolojilerin YEKA kapsamına alınması, yerel yönetim ve sanayi odalarının proje süreçlerinde daha aktif rol alması ve finansman çeşitliliğinin artırılması (yeşil tahviller, kamu garantili fonlar, uluslararası iklim finansmanı) bunlar arasında sayılabilir. Enerji dönüşümünün geleceği, yalnızca kurulu güç artışıyla değil, teknoloji üretim kapasitesiyle ölçülecektir. Bu açıdan YEKA modeli, Türkiye’nin enerji arz güvenliği kadar inovasyon ekosistemini de güçlendiren bir çerçeve sunmaktadır.
“Enerjide Yerli Güç: YEKA”, Türkiye’nin enerji politikasında bir paradigma değişiminin sembolü olmuştur. Model, yenilenebilir kaynakların ekonomik değer zincirine entegrasyonu, yerli üretim kapasitesinin artırılması ve teknoloji transferinin kurumsallaştırılması bakımından önemli bir yenilik yaratmıştır. YEKA yaklaşımı sayesinde Türkiye, sadece enerji arzını çeşitlendiren bir ülke değil, enerji teknolojisi üreten bir aktör haline gelmektedir. Bu süreç, iklim değişikliğiyle mücadele, bölgesel kalkınma ve sanayi politikalarının kesişim noktasında stratejik bir fırsat sunmaktadır. Önümüzdeki dönemde YEKA modelinin dijitalleşme, depolama, yeşil hidrojen ve bölgesel enerji piyasalarıyla entegrasyonu, Türkiye’nin küresel enerji dönüşümündeki rolünü daha da güçlendirecektir.
Yararlanınlan Kaynaklar
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB), Milli Enerji ve Maden Politikası Raporu, 2017–2025.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), Elektrik Piyasası Gelişim Raporu 2024.
IEA (International Energy Agency), World Energy Outlook 2023.
IRENA (International Renewable Energy Agency), Renewable Capacity Statistics 2024.
Avrupa Komisyonu, REPowerEU Plan, Brussels, 2022.
Dünya Bankası, Turkey Energy Sector Policy Note, 2023.
TÜREB (Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği), Sektör İstatistikleri 2024.
Kalyon Enerji, Karapınar YEKA Proje Özeti, 2024.
TEPAV, Yerli Enerji Teknolojilerinde Kapasite Analizi, 2023.

2005 yılında Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur. Aynı yıl Çankaya Üniversitesi Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı-Anayasa Hukuku alanında yüksek lisans yapmıştır. 2011 yılına kadar Ulaştırma Bakanlığına bağlı Mesleki Eğitim Merkezlerinde ODY-ÜDY Eğitmeni olarak görev yapmış olup, yaklaşık 15 yıldır Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde hukukçu olarak çalışmaktadır. TOBB’da ilk olarak Dış Ticaret ve Uluslararası Lojistik alanında çalışmalarda bulunmuş olup, 7 yıla yakın Birleşmiş Milletler temsilciliği yapmış olup şimdi TOBB Reel Sektör AR-GE ve Uygulama Daire Başkanlığında KOBİ Politikaları Müdürlüğünde uzman hukukçu olarak görev yapmaktadır.
Diğer yandan, Gazi Üniversitesi Kamu Hukuku-İdare Hukuku Ana Bilim Dalında idare hukuku kürsüsünde doktora tezini tamamlamaya çalışmaktadır. Türkiye’de YÖK tarafından kabul gören TOBB konulu tezin tamamlanmasından sonra bunu kitaplaştırmayı planlamaktadır.
Bununla birlikte, halihazırda 2023 yılından bu yana Türkiye’de özellikle enerji sektörü ile yenilebilir enerji konusunda kendini uluslararası alanda da kanıtlamış “DÜNDAR HUKUK” VE “DÜNDAR LEGAL SERVICE CONSULTANCY” de Londra bloğunda köşe yazısı yazmaktadır.
